Bu Blogda Ara

9 Ekim 2014 Perşembe

Bilmiyorum

Doğu kültürünün bir çok gıpta edilecek yanı varsa da "bilmiyorum" demekten utanması bir çok artısını gölgeliyor.

Mesela ben bu Kobani (ya da Kobane) meselesi çıkana kadar Gezi sürecini unutmuştum, ki hayatımı derinden sarsmış, yerinden oynatmıştır; neden bu dönemde gündeme geldi bilmiyorum.

Kürtler Türklerin IŞİD ile ilgili konumu ne olsun istiyorlar ya da Türkler Kürtlerin IŞİD ile ilgili konumu ne olsun istiyorlar bilmiyorum.

Teskere oylaması nasıl oldu da "Esed" anti-propagandasına dönüştü bilmiyorum.

Amerikalı gazetecinin boynu kesilirken Obama nasıl uçaklar yolladı ve bizim 49 elçilik görevlimiz "iyi muamele" görürken biz imza atamadık bilmiyorum.

"Şiddet misliyle karşılığını görür" ifadesinin ne kadar "kan davası"nı hatırlattığını ben bilmiyorum.

Urfa'nın bir ilçesinden görülen bir savaşın Türkiye'nin dışında bir mesele olarak nasıl görüldüğünü de Kobani'de olanlar ile Türkiye'de yaşanan çözüm sürecinin göbekten nasıl bağlandığını da bilmiyorum.

"PKK neyse IŞİD odur" diyen insanların nasıl Kürtlerin çözüm umudu olduğunu bilmiyorum.

Tüm bir uluslararası camianın dedikoducu bir güruh gibi "Kobani düşerse çok can yanar" deyip herkesin başkalarından aksiyon beklemesinin sebebini bilmiyorum (gerçi bununla ilgili penguenlerin suya ilk girecek pengueni bekledikleri sahneyi hatırlıyorum ama bence tam bir analoji oluşturmuyor).

Ülke olarak savaşın yarım adım uzağındayken parlamentomuzun "iç" meselelerine ve çekişmelerine odaklanabildiğini anlamıyorum.

Bazı sol kesimin neden PYD destekçisi bazı sağ kesimin neden IŞİD destekçisi gibi göründüğünü anlamıyorum.

Benim bütün bu kavramlara neden bu kadar uzak, ilk ve orta öğretimdeki başörtüsü didişmesine neden bu kadar yakın olduğunu anlamıyorum (kızımdandır diyorum).

Beni dertlendiren ait olduğum dünya parçasında kendimi çok yalnız ve çok uçuk ve çok cahil hissetmek.

Cehaletin ağırlığını yalnız başına çekiyormuş gibi olmak çok ağır.

Hepinize süper günler,
Cihan