Bu Blogda Ara

16 Kasım 2015 Pazartesi

Saçmalıyorsunuz, ve fakat devam etmelisiniz!

Yine Batı'ya karşı bir terör eyleminde, "neden bilmem neredekine ses çıkartmadınız" çığırtkanları çıktı ortaya! "İkiyüzlüsünüz" diyenlerin bir yüzü var mı acaba? Lübnan ile ilgili, Filistin'le ilgili hiçbir şey söylemez, birisi Fransa ile ilgili iki kelam etti mi hesap sorar aklınca. Oralarda olanlara neden daha fazla tepki gösteriliyor biliyor musun? Çünkü nerede işler iyice karışsa, insanlar "oralara" kaçmak istiyor. Suriye savaşından kaçanların sığındığı yerlere yapılan saldırı, evinde barınamayanların, kaçacakları yerlere de bulaşan bir öldürme salgınını görünce "ölmek kaderim demek ki" demesine yol açıyor. Son umutları bombalanıyor. O yüzden "Fransa ettiğini buldu" dediğinde, "oh olsun" dediğinde seninle taban tabana zıt düşünüyorum. Bu yüzden saçmalıyorsun, ve fakat devam etmelisin.

Cemaat hiç bir zaman favorim olmadı. Hala da sempatik gelmiyor. Devletin içinde terör örgütü varsa, tabi ki hukuki yollarla bertaraf edilmeli. Ama cemaatin elini eteğini öpeyim derken, salya sümük iki büklüm olanların, bugün kahraman gibi kendi yarattığı canavara orantısız ve hukuksuz saldırmasına da karşıyım. Her gün cemaate yakın bir başka iş yerine, basın kurumuna, oluşuma veya kişiye saldıranları destekleyenleri de bel kemiksiz bir biat içinde görüyorum. Ama onların da her söyleyeceğinin serbestçe söylenmesi için imkanları yaratmak benim sorumluluğum. Cemaate saldıranlar saçmalıyorlar, ve fakat devam etmeliler.

Kürtler ile ilgili bu ülkenin %70 ya da %80'i aynı fikirde: Kürtlere fazla yaklaşırsan, fazla "müsamaha" gösterirsen daha fazlasını isterler. Dil özgürlüğü versen, federasyon ister, federasyon versen toprak ister, toprak versen daha fazla toprak ister. Bu cümlede "Kürtler" yerine ister Ruslar koy, ister Aleviler koy, ister Rumlar koy, ne koyarsan koy değişmeyecek tek şey var. O koyduğun kelime neyse sen onu sevmiyorsun. Sevmediğin bir gruptan sana saygı göstermesini, senin büyüklüğünü koşulsuz kabul etmesini istiyorsun ki kardeşçe bir hayat kurulabilsin. Yani ağabey-kardeşçe bir hayat, ağabey yani ağa bey benim kardeş sensin hayatı. Ama bu topraklarda ağabeylik küçüğü ezerek değil, onu destekleyerek olur. Bunu yazdığım için bana da kızıyorsun, ve kızmalısın, niye kızdığını da açık seçik söylemelisin. Bence saçmalayacaksın, ve fakat devam etmelisin.

İlber Ortaylı'nın bir veya iki kitabını okuduysan bu topraklarda batı kurumlarına ilginin Osmanlı zamanında geliştiğini bilirsin. Ama iktidar yanlılarında bütün batı hayranlığının sadece Atatürk döneminde var olduğuna dair bir yanılgı var. Sabah akşam İran, Arap hayranlığı yapan bir toplumu Gazi'nin bir gecede ideallerinden koparttığını sanıyorsan saçmalıyorsun, ve fakat buna devam etmelisin.

Akit gazetesi Atatürk'ün ölüm yılına "zulmün bitişi" dedi. Kampanyalara imzalar attın, "Nasıl olur da böyle söylerler" dedin, aklınca "Ak İt" diyerek aşağıladın (ki ak beyaz demektir, it de çok güzel bir hayvandır). Ben buna hakaret dememenin ötesinde, açıklamayı tamamen ifade özgürlüğü içinde görürüm. Saçmalıyor, ve fakat devam etmeli.

Fikri fikirle susturmayı öğrenebilmek için, insanlar karşınızda saçmaladıklarında, sözlerinin kesilmemesini sağlamak zorundasınız. Yoksa kısır döngüden çıkmanın tek yolu kalıyor o da şiddet. Ve şiddetin savunmada değil saldırıda olanı hiçbir zaman kazanmıyor.

Hepinize süper günler,
Cihan

15 Kasım 2015 Pazar

Je suis un enfant / Ben bir çocuğum

Dedem ölür ağlamazsınız, benim hastalığımda yüreğiniz burkulur.

Her yıl 7 milyon benden ölür. Benden her bir tane öldüğünde bir kaç aile kahrolur. Sonra hayatına devam eder. Yetişkinler ölür, benler ortada kalır.

Size geçen sene "Tanrı'ya her şeyi söyleyeceğimi" söylemiştim. Dinlemediniz. O da dinlemedi. Bu sene de 7 milyonumuz gitti.

Sizler bilmediğiniz şeyleri bilmezsiniz, bildiklerinizin bir kısmı yanlıştır. Bildikleriniz doğruları da onları bilmeyenleri ezmek için kullanırsınız. Ben hiçbir şey bilmeyerek geldim, ben de ezmeyi bilirim ama ezilene üzülmemeyi sizden öğrendim.

Her biri bir evlat, bazıları anne/baba, çoğu kardeş, hepsi arkadaş olan yetişkinler ölünce, kiminiz üzülür, kiminiz umursamaz, kiminiz "iyi oldu, hak etmişti" der. Ben üzülürüm. Kimimiz hayvan öldürür ve umursamaz, ama hiçbirimiz insan ölümünden zafer çıkarmayız.

Ben doğduğumda, ne milliyetim ne de dinim vardı. Her yıl doğan 140 milyon bebeğin hiçbirinin dini, milliyeti yok, renginden de haberi yok. Onları siz veriyorsunuz bize, ve sadece size verildiği için. Çoğunuz, inandığı dini kulaktan dolma bilgi ve anekdotlardan biliyor ve sorgulanmasından nefret ediyor. Hepiniz için mutlak doğru dininiz. Ama dininizin de bir bel kemiği olsa keşke. Mormonlar aşırı, Protestanlar imansız, Katolikler tutucu hiçbiri gerçek Hristiyan değil, hepsi kendine göre mutlak doğru. Şii, alevi, terörist, hırsız gerçek Müslüman değil. Kim karar verme hakkına sahip gerçek dindarla ilgili? Kriteri nedir?

Ankara'da yüzler öldü, dua ettiniz; Paris'te bombalar patladı PrayforParis (Paris için dua et) dediniz, Çanakkale şehitlerine milletçe duacıyız. Her dinin mensubu kendi peygamberine yüzyıllardır dua ediyor. Peygamberlerinizin hepsi ömrünün çoğunu yakararak geçirdi. İyiye mi gidiyor dünya? 6 milyon mu ölüyoruz? 5'e mi düştü ölümlerimiz?

Yakaran milyarlarca insan var dünyada ve biz her sene daha çok ölüyoruz. Eğer yukarıda her şeye gücü yeten, her şeye aklı yeten ve adil bir güç varsa, inanın siz dua etmeseniz de gereğini yapar ve yapıyordur. Yoksa zaten vaktinizi boşa harcıyorsunuz.

Hepinize süper günler,
Cihan





6 Kasım 2015 Cuma

Neden Yazıyorsun?

Çok akıllı biri "Şu anda birinin tam da duymaya ihtiyacı olan şey belki de benim yazacağımdır" diye cevap vermiş bu soruya. Güzel bir cevap. Gerçekten de birileri sürekli birilerinin yazdıklarında can buluyor, kendi canlarını.

Cumhurbaşkanını yazıyor bir tanesi, saygıya şayan bir adanmışlık ve teslimiyetle. İnanıyor O'nun yokluğunda 1000 yıllık devlet geleneği olan milletin sırtüstü düşeceğine. Ama buna çok fazla inanan var. O sadece kendi gözünden nasıl gözüktüğünü ve bu konuyu nasıl en iyi kendisinin anlatacağını ifşa etmek istiyor. Davasına hizmet etmek istiyor.

Kürtlerin sıkıntılarını anlatıyor bir diğeri. 100 belki 5 000 yıldır onların bir eli yağda bir eli baldaymış da, daha şimdi zora düşmüşler ve bunu ilk fark eden kendisiymiş gibi. 38'de ne olduğunu yaşamayan 80'de, 80'de ne olduğunu bilmeyen 90'larda, 90'larda ne olduğunu bilmeyen Cizre'lerde Silvan'larda bugün ne olduğunu anlatıyor kendi tarafından. Asıl doğruyu gösterme derdiyle. Doğru olan resmi düşünce değil, Kürt milliyetçisinin görüşü değil, PKK'nın görüşü değil, viski içip HDP'ye oy atanın görüşü değil, kendi görüşü olduğu için.

Güzel olanı kendini sanata vermiş, taşıyamadığı ağırlığı, yapabildiğiyle anlatıyor. Film çekiyor, besteliyor, şiir yazıyor, heykel yapıyor, kitap basıyor. Bazen kendisi beğeniyor yaptığını, bazen başkaları beğeniyor. Bazen acımasızca eleştiriliyor, bazen hapsediliyor. Ama yine de kusuyor içini. Kendini.

Birkaçı (ama oldukça fazlası) yapanı da yapmayanı da, söyleyeni de söylemeyeni de, susanı da susmayanı da, kaçanı da savaşanı da yerin dibine sokuyor. Umudu kalmamış, kızıyor kendisi kabullenmişken direnene... "Anlamıyorlar beyhude uğraştıklarını" diyor.

"Atatürk de Atatürk" diyor iyi eğitilmişi. "Geçmişi de gördü, geleceği de gördü, benim görmediğimi de gördü" diyor. Zannediyor ki kendisi Gazi'yi savunmazsa 50 seneye küresel ısınma sahne almadan, Atasızlıktan mahvolacak dünya. Hiç kimse Atatürk için kitap yazmamış, şiir okumamış gibi. "Ben bunları düzeltirim" diyor.

Okuyan da yazan da aslında kendi canını buluyor. Kendi canından bir şeyler katıyor inandığına ve anladığı kadarıyla. Ve belki hep bunlar kilometrelerce yolun arpa boyu bile olmayan taşlarını döşüyor.

Hepinize süper günler,
Cihan