Bu Blogda Ara

20 Mart 2016 Pazar

Dürüstlük

Lying ile ilgili yazdığımda dürüst olmanın her durumda en azından zararsız olduğunu anlatmaya çalışmıştım. 

Tabii ki "gelişmekte" olan toplumun ilerisindekiler dahi garipsemişti. 

Bir tarafıyla gerçekten de herkesin çıplak olduğu bir kampta takım elbise giymeyi istemek veya herkesin mutaassıp giyindiği bir yerde mini etekle gezmek zor, bazen gereksiz zor, bazense sadece gereksizdir. 

Ama dürüst olmanın kişiye (tamamı yalanı kanıksayan ve farketmeden hoşgören, yaşayan bir toplumda dahi) kattığı önemli değer kendine de dürüst olabilme yetisi. 

Olmuyor çünkü. Herkese yalan söyleyen ve bunun yanına kalmasıyla korunan, korunduğu için iyileşemeyenler, en önce "ben hata yapmadım" yalanına kanıyorlar. Her hatada birisini, birilerini suçluyor, lanetliyor, yola getiriyolar. Bu aylarda yaşadıklarımızı ancak böyle açıklayabiliyorum. 
"Ben doğru partiye oy verdim"
"Suriye politikamız hatasızdı"
"Alman konsolosluğu haddini aştı"
"Almanlar bildi ama bu o bomba değil"
"Amerikalılar saçmaladı (ki evet sık yaparlar, ne yazık ki Kızılay'da saçmalamamışlar)"
"Bizi kandırdılar"
"Bunlar doydu daha fazla çalmaz"
"Biz İran olmayız" (ki bu da doğru daha kötü olabiliriz)
"Biz Suriye olmayız"

Hepsinin ortak özelliği (kötü niyetlilikten değil de basiretsizlikten kaynaklanan yalakalıklar veya gerçekten tesadüfen hak etmediği mevkiye ulaşan vasıfsız insanlar hariç) söylediklerine kalben inanmaları. Çünkü yalan olduğuna inanmıyorlar. Çünkü yalanın olduğuna inanmıyorlar. Çünkü her gün söylediklerinin:
- Şaka
- Söylenmesi gereken
- Politik anlamda doğru olan
- Vakit kazanmak için sarfedilen sakinleştirici sözler ve
- sorun çıkmasın diye sarfedilen birleştirme sözleri
Olduğuna kaniler. Yalan yok onların hayatında. Çünkü yalanlarla yaşanmıyor. 

Hepinize süper günler,
Cihan