Bu Blogda Ara

20 Kasım 2014 Perşembe

Trafik

Toplumun kolayca doğru dediğini sorgulamaktan, lanetlediğine yanaşmaktan kaçınmamaya ilkokulda başladım.

Deli Ahmet'imiz vardı. Muhtemelen akraba evliliği ya da başka bir tür nadir hastalıktan muzdarip bir engelli çocukcağız. Mahalle çocukları o gelince ona taş atar, kovalar ya da en ılımlı haldekiler ondan kaçardı. Annem bana "zavallı çocuk, belki iyi davranılsa ne kadar iyi biridir" dediğinde 7-8 yaşlarındaydım ve çok makul buldum.

Bir sonraki görüşümde yanına yaklaştım ve "sana zarar vermeyeceğim sen iyi birisin" dedim. Yüzüme tükürdü. Tükürüğü ağzıma girdi. Kötü hissettim ama pişman olmadım.

İstanbul'da hemen her kalabalık ışıklı kavşakta, kavşağın dışına çıkamayacağım görünüyorsa kavşağa girmem (genellikle). Eminim çocuklukta beni Deli Ahmet'e yanaşırken seyredenlerin güldüğü gibi şimdi de kavşaklarda bana gülen insanlar vardır. Kısacık ters yönlere girmeyip eşi dostu sinir ederim.

En yakın dostum maç hikayemi herkese anlatır. Stada girerken dürüstçe(!) çakmağımı ayakkabıma saklamışım. Polis üstümü aramış, sigarayı görmüş ama ne bozuk para ne çakmak ne de başka metal bulamayınca geç diyecek olmuş. Son anda ben geçerken (yine dürüstçe!), bana çakmağım olup olmadığını sormuş. Ben de var deyip ayakkabımdan çıkarıp vermişim. Çok dürüstmüşüm!

6 yıl önce bir müşterime "Siz çok iyi bir müşterisiniz, faturalarınızı zamanında ödüyorsunuz" dediğimde azarlandım. Müşterim bunun bir iltifat olmadığını, bakkaldan ekmek alan birinin parasını anında ödemesi ne kadar doğalsa bir tüccarın da borcunu zamanında ödemesinin o kadar sıradan ve olmazsa olmaz bir durum olduğunu söylemişti.

Beynimiz evrim bakımından bizi diğer canlılardan daha avantajlı konuma koymakla birlikte bağzı faydalı savunma mekanizmalarına (ki çok kuvvetli mekanizmalar) başvurarak bizi çok sık yanıltıyor.

Sanıyoruz ki defaten yalanını yakaladığımız insanın her söylediği yanlıştır. Sanıyoruz ki bütün kötü şeyler yapanlar kötü niyetli kötü insanlardır. Ya da alay edilecek insanlardır. Bunların hepsi ne yazık ki sürü psikolojisi.

Çok istedim iki satır da ben Cumhurbaşkanına engin(!) tarih bilgimle ders vereyim. "Hayır, ne müslümanı Amerigo Vespucci, Christoph Columbus filan buldu" deyip, ne bilgili olduğumu gösteren bir yazı yazayım. Ama bilgili değilim. Belki gerçekten 300 sene sonra bir müslüman ya da Viking ya da bir Afrikalının keşfinden konuşacağız. Ama hepimiz bu belki küçümseyerek cahil cesareti dediğimiz çıkışla biraz daha bu konulara yaklaştık. Belki sadece bu sayede İspanyolca kaynaklardan Amerika tarihini araştıran bilim insanlarımız televizyonlara çıkabildi. Belki bu sayede kendine yakın insanın fikrine kayırma hastalığı gözümüze daha iyi sokuldu.

Bilgi trafiğinde hangi kavşağa gelirsek gelelim, kavşaktan çıkamayacaksak o kavşağa girmemek, ve kavşaktan çıkabilecek veriye sahip olmayı herşeyin önüne koymak için bir fırsat daha. Ve tabi bu fırsat da kaçırıldı ama muhtemelen hepimiz biraz daha düşündük.

O yüzden cahil çıkışları da temkinli bilgileri de ilgiyle takibe devam etmekten başka şansımız yok gibi duruyor.

 Hepinize süper günler,
Cihan


1 yorum:

  1. Ne kadar haklısın oğlum <3 "Bilgi trafiğinde hangi kavşağa gelirsek gelelim, kavşaktan çıkamayacaksak o kavşağa girmemek, ve kavşaktan çıkabilecek veriye sahip olmak", çoook çok önemli bir gerçek. Bir çok nedenlerden dolayı maalesef hepimiz yeterince olgun ve duyarlı değiliz. Fakat bu tür yazılar herkesi durup düşündürmek açısından da gerekli. Eline, koluna sağlık <3

    YanıtlaSil