Bu Blogda Ara

10 Nisan 2016 Pazar

Bize ne yaptınız?

7 yaşındayken bakkaldan veresiye yazdırıp anneme(!) sigara aldığımda, sonra da arkadaşımla içtiğimde yakalandım. Bakkal amca mı söyledi annem mi kendi öğrendi bilmiyorum. Bir keresinde bir teyze ben oynarken, ne olduğumu anlayamadan kolumdan çekiştirerek ve "camları kırmışsınız" diye bağıra çağıra, hiç gitmediğim uzaktaki apartmanlara doğru götürmeye çalıştı. Bağırıp ağlamamı duyan komşu ağabey, beni kadının elinden kurtardı. Daha sonra ona hayatımı kurtardığını söylediğimde "ben o kadını tanıyorum sana birşey yapmazdı, sadece azarlayıp gönderirdi" dedi. Muhtemelen eşim de buna benzer bir ortamda 30 sene önceki Türkiye'de, benzer şeyler yaşadı. 

Bakkal amca, mahalledeki teyze, komşu ağabey, deriz biz. Nezihe Hanım, Bay Güçlü demeyiz çünkü onlar bizi biz onları ailenin parçası gibi görürüz. Tabi bu tarz hayatların hala yaşanabildiği yerlerde. Bu hem bir yakınlık, hem bir güven hem de sorumluluk getirir. Çok kızdığım yanları da vardır ("çocuk üşüyecek üstünü örtsene evladım" karışmaları özellikle). 

Geçen hafta İstanbul'un bilinen bir otelinin asansöründe yukarı çıkarken 28 yaşlarında bir adam kızımıza "ne şeker şeysin sen" dedi ve yanağından makas aldı. Akşam eşimle birbirimize bundan rahatsız olduğumuzu ve bu rahatsızlıktan dolayı rahatsızlığımızı itiraf ettik. 

Çok sık görsem de, yakın arkadaşımın olsa da başkasının çocuğuna mümkün olduğu kadar dokunmamaya çalışıyorum. Beni yanlış anlayacaklarından veya abdestim kaçacağından değil tabi ki. Çocukların bedenlerine sadece anne babalarının, o da sadece kendi doğallığı içinde dokunabileceğini, başkalarının "Cihan abi"leri bile olsa izin almadan yüzüne saçına filan dokunamayacağını, özel yerlerine kimsenin dokunmaması gerektiğini bilmeleri için. 

Toplumsallığın fazla olduğu birinci durum (30 yıl önceki Türkiye) da bireyselliğin güçlü olduğu Kuzey Avrupa tipi toplum da kendi içinde tutarlı ve mutlu toplumlar. 

Şu anda yaşadıklarımız ise -ki bu durum 5 10 yıldır devam ediyor- ne yazık ki bir geçiş dönemi değil. Bir kutuplaştırma ve güvensizlik hissinin yayılması dönemi. Muhafazakarı modernden, moderni müslümandan, sunniyi aleviden, Kürdü Türkten nefret eder hale getirme konusunda artık sistemli bir çalışma olduğuna çok eminim. Tümümüzü belki kontrol altına almadı hala. Ama çok daha vahim bir şeyi başardı. Çocuk tacizi gibi bir konuda bile birileri çocukların tarafında olmayabiliyor artık. O iğrenç, bilinçsiz "ama"lar herkesin tek dostu oldu. Ölü beden yerde sürüklendi "ama pkklı", otobüsü bombaladı "ama askeri hedefti" kadın tecavüze uğradı "ama o saatte ne işi var, ne giyiyor" oldu. 

En sonu en beteri oldu. Çocuklara tecavüz edildiği iddia ediliyor "kurum şöyleydi böyleydi"! Her iktidarın, hatta iyi iktidarların bile, üç kuruşluk çıkarları için en bayağı rezillikleri dahi savunacak, zayıf ve sinik üyeleri olur. Kimileri kendi gider, kimileri atılır, kimileri de "nasılsa gemi batıyor, farelerle uğraşmayalım" diyerek gözardı edilir. Bazen de pişkince ve yüzsüzce korunur kollanır. Ama bu da çok önemli değildir çünkü iktidarlar da çok geçicidir.

Kalıcı zarar gören birarada yaşayabilme, empati kurabilme, birbirine güvenme gibi kavramlar öyle 15 20 senede kendine kolayca gelmez. 

Bizi getirdikleri bu halden en kısa sürece çıkacağımıza inanmak istiyorum. 

Hepinize süper günler,
Cihan


1 yorum: