Yakışmıyor ölüm kimseye, kimse de konduramıyor kendisine öleceğini. Yaşlıların ölümünü daha kolay kabulleniyoruz, ama 100 yıl önce veya ilkel kabilelerde 50 yaşında ölmek belki de sıradan bir olay.
Ölüm yaşamın kaçınılmaz sonucu ve aynı paketteki ikili hediyenin acı tarafı. Ama bir görevi daha var. Yaşamınıza bir ölçü birimi katıyor. Bir ömür diyorsunuz. Hem uzun hem de dolu ömür istiyorsunuz. Ama genelde bunu kendinizle değil başkalarıyla ilgili dillendiriyorsunuz.
Dizide de olduğu gibi ölümün yaklaştığına emin olduğunuzda, daha pısırık veya daha çekingen olmanız beklenirken tersine daha cesur, daha rahat ve daha özgür oluyorsunuz. Yaş ilerleyince gelen "huysuzluk" da bunun gibi. Başkalarına karşı politik, kibar ve düşünceli olmak yerine kendinize oluyorsunuz. Biraz içinizdeki ihmal edilen insana ve çocuğa ilgi gösteriyorsunuz. Bu aslında bir değişme değil de düzelme bence.
Dünyanın mı güneşin etrafında güneşin mi dünya etrafında (kimlerin arasında geçtiğini hatırlamadığım bir tartışmada) güneşin dünya etrafında döndüğünü iddia eden kişi bunun aşikar olduğunu çünkü bariz öyle göründüğünü söylüyor. Diğer tartışmacının cevabı "peki dünya güneşin etrafında dönseydi bu nasıl görünürdü?" oluyor.
Yaşlananlar veya öleceğini öğrenenler (!) aslında hepimizin bildiği bir gerçeğin, gerçekliğinin daha çok farkındalar.
Siz öleceğinizi öğrenseydiniz nasıl değiştirirsiniz hayatınızı?
Hepinize süper günler,
Cihan
Not: Dedemin öğrenimsiz bilgeliğini, sesini, espri tutkusunu, rahatlığını, sükunetini ve sevgisini çok özleyeceğim.