Bu Blogda Ara

7 Mayıs 2013 Salı

İfade özgürlüğü

Bir meslek içi eğitim seansı sırasında 20'li yaşlarında Alman mühendisin, 40'lı yaşlarındaki kendisi gibi mühendis olan İsviçreli  müdürüne, bize oldukça mantıklı gelen bir cümlesi için "I think that's bullshit!*" dediğini duyup, ortalığın karışmadığını görünce bu işlerin farklı kültürlerde farklı yürüdüğünün farkına vardım. Müdüre, öğretmene, anneye, ağabeye, patrona veya başbakana en kabul gören fikrini söylediğinde bile itiraz ortamı varsa ifade özgürlüğü olma ihtimali vardır.

Tutucu toplumlarda otoritenin eleştiriye tahammülü adeta bir zayıflık addediliyor. Bu da bireylerin gelişimini, kendine güvenini etkiliyor. İşin bireysel tarafı bir tarafa toplumsal olarak da ifade özgürlüğünün önünü tıkıyor. Sesini yükseltene (ki sesini yükseltmek de çok bağıranın sözü doğrudur yanılsamasından kaynaklanıyor) suya ilk girecek penguen gibi bakılıyor.

Daha iç karartıcı sonucu Zülfü Livaneli'nin bir sözünde vücut buluyor: "Siyaseti bıraktım çünkü söylemediğim şeyleri söylediğimi yayıyorlar". Ne alakası var diyenlere cevabım şu: Kendisi otoriteye karşı konuşulmaması gerektiğine inanan kişi bir şeyler söyleme ihtiyacını başkalarının söylediklerini (üstelik de ekleyip kırparak ya da yanlış anlayarak) ortaya atıp eleştirerek gideriyor. Özgün fikirlerini söylemeye için için korkuyor. Toplum böyle olunca siyaset de böyle oluyor. Spor yazarları masaya yumruk vuran komutan istiyor, halk da uluslararası arenada yerli yersiz çıkışların peşine düşüyor. Basın 4. erk olamıyor. İyi eğitim almış insanlar siyasetten kaçıyor.

Bana en çok dokunansa çocukların bu toplumun bu ortamında büyümeleri. Kendilerini özgürce ifade edebilen yaşıtlarından 5 sene geriden atılıyorlar hayata.

Hepinize süper günler,
Cihan


*Bence saçmalıyorsun!

2 yorum:

  1. bence saçmalıyorsun

    YanıtlaSil
  2. Bu yazının altına "bence saçmalıyorsun" yazmak yazının doğruluğunu teyid etmiş olmuyor mu? :-)

    YanıtlaSil